Curated Story
Ashoka
Source: Ashoka

Yeşil Çember’de gönüllü olmam sadece doğayı korumamı değil, aynı zamanda Almanlara olan ön yargılarımı kırmamı sağladı

This article originally appeared on Karuna kompass #46

Gülizar kısaca kendini tanıtır mısın?

Ben Gülizar, 34 yaşındayım, aslen Gaziantepliyim. 18 yaşına kadar orada yaşadım ve evlendiğim için Berlin’e taşındım. 2006’dan beri Kottbusser Tor’da yaşıyorum. Ergoterapist olarak çalışıyorum ve 4 çocuk annesiyim.

Yeşil Çember ile nasıl tanıştın ve hayatında ne değişti?

Yeşil Çember ile 2014 senesinde bir çöp aksiyonunda tanıştım. Bizim ev bürosunun sunduğu bir eğitim programı vardı ve Gülcan Hanım (Yeşil Çember’in kurucusu ve müdürü) bana kendimi geliştirmek için bu eğitime katılmamı önerdi ve bende kabul ettim. Çünkü kendimi geliş- tirmeyi seviyorum ve yeni şeyler öğrenmeye meraklıyım. O zaman 4 çocuğum da çok küçüktü ve Gülcan Hanım bana etkinliklere katılır- sam çocuklar için bakıcı da sağlayabileceğini söyleyince çok rahatla- dım. Bu sayede hafta sonundaki etkinliklere katılmam mümkün oldu.

Gülcan Hanım’ın verdiği 2-3 aylık eğitimle çevreye olan bilincim çok arttı. Seminer sonrasında öğrendiklerimi yakın çevremde oturan 50’den fazla aileye anlattım. Çöp ayrıştırma, su ve enerji tasarrufu hakkında hem ev ekonomisini güçlendirmek hem de doğa dostu yaşamak amacıyla yapılan bu eğitim sonucu çevremde büyük değişiklikler oldu. Benim gibi göçmen komşularım ve arkadaşlarım daha tasarruflu yaşamaya ve alışkanlıklarını değiştirmeye başladılar.

Sonra Yeşil Çember’in etkinliklerine gitmeye ve gönüllü olarak destek olmaya başladım. Hatta 2017 yılında Yeşil Çember bürosunda 6 ay Minijobber olarak çalıştım. Onun ardından yine etkinliklere gönüllü olarak katılmayı sürdürdüm. Yıllardır bana ihtiyaç olduğunda Yeşil Çember’in etkinliklerine desteğimi sürdürüyorum. Severek yaptığım için de kendimi çalışmış hissetmiyorum.

Hayatını Yeşil Çember öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabilir misin? Almanya’ya sonradan gelmiş biri olarak topluma entegre olmana yardımcı olduğunu düşünüyor musun?

Yeşil Çember’in sayesinde Almanlarla iletişim konusunda olan önyargımı kırdım. Komşularımın çoğu Türk ya da Arap olduğu ve eğitim aldığım sırada da onlarla konuştuğum için Almanların bizi dışladığını düşünüyorduk. Fakat Yeşil Çember’in sayesinde Almanların içi- ne girme şansım oldu. Çünkü çevre etkinliklerindeki sadece Alman organizasyonların stantları var, Yeşil Çember Alman olmayan tek stant. Bir etkinliğe gittiğimizde yabancı kökenli olarak sadece biz varız. Yeşil Çember’in bera- ber çalıştığı kurumların çoğu Alman.

“Almanlar Türkleri aralarına almıyor, Almanlar şöyle yapıyor vs.“gibi şeyle ben çok nadir kar- şılaştım. Sadece bir iki etkinlikte yanıma gelen bir iki Almandan bu negatif sezgiyi aldım. Ama çalıştığım kişilerle öyle bir şey hiç hissetmedim. Ayrıca Yeşil Çember’in hem Türk hem Alman çalışanları var. Bu yüzden Almanlara karşı olan ön yargım gitti diyebilirim.

Bir de Yeşil Çember’den önce çok çok kira ödüyordum, yan giderlerle kiram 860’a kadar yükselmişti ama şu an 750 euro ödüyorum, evim tadilat gördüğü için bu rakam 780’e yükseldi. Çok tasarruflu oldum, suyu ne kadar tasarruflu kullanabilirim onu öğrendim Yeşil Çember’de, çocuklarıma da öğrettim, günde yarım litre su bile olsa ayda 15 litre ya- pıyor, yılda 180 litre yapıyor, bu da her zaman için hem cebime hem de çevreye etkisi oluyor. Be- nim apartmanda oturan ve geçen yıl taşınmış biri 1000 euro kira veriyor.

Evde termometreyi düzenli kont- rol etmek ve oda sıcaklığını da sabit tutmak çok önemli. Benim yatak odam 18 dereceyi, oturma odamsa 22 dereceyi geçmiyor. Bu sadece enerji tasarrufu değil uyku kalitesini de artırdığı için çok önemli bir detay.Ben pence- reyi açtığımda daha önce kalori- ferim hep 4’te ya da 5’te oluyordu ve bunun ne kadar enerji harca- dığını bilmiyordum. Pencereyi sadece 5-10 dakika açsam bile kaloriferleri tam kapatmam ge- rektiğini öğrendim. Böylece 4-5 yıldır 1000 euroya kadar Gutha- ben alıyorum. Sıcak su için 130 euro ödüyordum, ama su idare- sinin yılsonu hesaplamasına göre bu oran 70 euro olarak çıkıyordu ben de fazla ödediğim parayı geri alıyordum ve kiram için yaptığım harcama daha düşük oluyordu. Her ne kadar yan giderlerin fiyat- ları artmış olsa da ben tüketim alışkanlıklarımı değiştirdiğim için daha az etkileniyorum.

Peki Almancayı nasıl öğrendin?

Ben Almanca’yı temizlik yapar- ken, metroya bindiğimde, oto- büsle bir yerden bir yere giderken ve hatta çocuklarıma yemek ya- parken öğrendim. Oturup çok ilgilenebilecek bir zamanım olmuyordu. Elimde bir kitabım vardı hep okuyordum, yani hiç boş za- manım yoktu. 2008’de B1 Alman- ca dil sertifikamı aldım. Sonra 4. çocuğum oldu 2012’de, o zaman B2 kursuna gidiyordum ve maale- sef ara vermek zorunda kaldım. 2,5 yıl çocuğuma bir yuva bul- dum ve yuvadakilere meslek yapmak istediğimi bu nedenle çocuğumu kabul etmelerini istedim. Beni kırmadılar, bu iyiliği hâlâ unutamam. 4 tane çocuğum olduğu için ve yuvalara da çok gittiğim için yuvada çalışmaya uygun bir eğitim almadan önce yuvalarda da staj yapmaya karar verdim. Yuvalarda aradığımı bulamadıktan sonra çocuklarım daha önce Ergoterapist eşliğinde eğitim aldıkları için bu alan dikkatimi çekti. B2 sertifikamı aldıktan sonra bu alanda eğitim almaya başladım ve Eylül 2021’de Ergoterapist diplomamı aldım. Şimdi bu alanda çalışıyorum ve mesleğimden çok mutluyum.

Ergoterapist nedir?

2. Dünya savaşından sonra insanların savaşın etkilerini hissettikleri ve hayatlarını yeniden düzene koymak için günlük rutinlerini sağlamala- rı gerekiyordu. Bu meslek de bunu sağlamak için ortaya çıktı. Maddi kaygıdan ziyade insan sevgisi olan bireylerin yapabileceği ve bu ne- denle benim yaptığım bir iş. Meslekten ziyade bir yaşam biçimi.

Bu mesleği seçmende Yeşil Çember’in bir etkisi oldu mu?

Evet oldu, çünkü Yeşim Çember’de çalışırken doğadan bahsediyoruz ve bu tüm günlük olumsuz duygularımızı alıp götürüyor. Pozitif enerji sağlayarak mutluluğumuzu artırıyor, böylece daha motive bireyler oluyoruz. Ağaçlara sarılmanın bir terapi yöntemi olduğunu düşündüğümüzde Yeşil Çember’de çalışırken de bir nevi Ergoterapist gibi davrandığımı farkettim. Çünkü ağaçlara sarılınca köklerden pozitif enerji alıyor insan ve kendini doğayla bütünleştirmesi daha kolay oluyor. Aynı şekilde çıplak ayakla toprakta yürümek de insanı günlük meşga- lelerinden alıyor ve mutlu ediyor.

Mutlaka başarmayı istediğin bir şey var mı?

Ben hala bisiklet sürmesini bilmiyorum. Tam korona başlamadan önce bir bisiklet öğrenme kursuna yazılmıştım, ama kısıtlamalar nedeniyle devam edemedim. En yakın zamanda bisiklet sürmeyi öğrenmek ve artık her yere bisikletle gitmek istiyorum.

Karuna Kompass